Custom Search

ARABESK








ARABESK NEDİR

DUM DUM TIKIRAK DUM TIKIRAK !......
Evet arabesk deyince aklımıza gelen o bildik ritim ve melodiler. Kimi zaman acı veren duygularımıza rehberlik ederler, kimi zaman da hayata dört bir koldan sarılmayı. Ülkemiz ve hatta yurt dışındaki bir çok vatandaşımız veya komşu ülkemizin vatandaşlarının dinlediği müziktir "Arabesk".
Peki gerçekten Arabesk nedir?. Sadece sanatın bir yönümü acaba. Gerek bizim bildiğimiz manada bir Türk Müzik stili mi gerçekte. Yoksa sadece müzik haricinde sanatın bir çok dalında oturmuş bir kavram mı ? Bildiğiniz üzere Türkiye' de kavramlar kargaşası yaşanmaktadır. Bunun nedeni öz kültürden uzaklaşma, hızlı ve yoğun değişen teknolojik ve kültürel yapı. Gerekse batılılaşmanın getirdiği bir takım kimlik bunalımları. Eklendikçe birikip yığınlaşan sebepler yumağı diyebiliriz. Şimdi diyeceksiniz ki "Baba' ya neler anlatıyorsun sen !.Ne alaka bunlar!. sen Arabesk' ten haber ver dediklerinizi duyar gibi oluyorum" Evet bir çok konulara değinmemiz gerekecek. Arabesk hakkında tam ve detaylı bilgi edinmemiz için bazı konuları değinmek lazım.
Peki o zaman nedir Arabesk...

ARABESK NEDİR?

Arabesk' in tanımını Entelektüeller gibi makro ve micro açıdan ele almayacağız ama yinede siz arabesk severlere çok yönlü elimizden geldiğince tanımlamaya ve açıklamaya çalışacağız. Bizim bildiğimiz manada Arabesk müzik stili olarak ele almamız hata olur. Çünkü arabesk kavramı çok önceden çıkmış bir kavramdır. Arabesk kavramını daha önce belirttiğimiz gibi sanatsal boyutu haricinde sosyolojik ve tarihsel açıdan ele almamız gerekir. Arabesk kavramı sadece ülkemize ait değil işin bir de evrensel boyutu vardır.

Sanatsal Tanımlar
Evrensel olarak ; Sanatta bir stildir. Bu stil; mimariden süsleme sanatına kadar adlandırılabilen bir stildir. Sanat tarihçileri ve sanatın geniş yönleri ile ilgilenenler bilirler. Daha ziyade süslemele sanatında görülen ; içinde bir çok renk ve modellemenin bulunduğu, yinelenmenin çok olduğu daha ziyade Şark ve Ortadoğu'da gelişmiş bir stildir. Örn. Arabesk motifler, arabesk figürler...
Mimari süslemelerin yanı sıra bir çok sanatın dalında arabesk figürler kullanılmıştır. Evet süsleme sanatın haricinde Arabesk kavramı müzikte de etkisini göstermiştir.

ARAP MÜZİĞİ...

Arabesk müziği için Arap müziği denmektedir. Bu düşünceye katılmıyoruz. Arabesk müzik diye Türkiye' de adlandırılan müziğin Arap müziği diye adlandırılması çok büyük hata olur. Bunu Araplar da kabul etmemektedir. Ortadoğu' da konser veren Arabesk sanatçılarını Türk müziği sanatçısı olarak adlandırmışlardır. Örnek olarak Müslüm Gürses' in Kahire konseri ve bir çok Ortadoğu ülkelerinde Orhan Gencebay' ın Türk müziği sanatçısı olarak adlandırılması....
Şimdi Arap müziği hakkında biraz bilgi verelim ki farklılıklar açıkça belli olsun ..
.
Arabistan, Kuzey Afrika, İran ve Suriye' deki Müslüman halkların müziği. Arap müziğinin belli başlı yapıtlarının İslam' ın doğuşundan sonra verilmesine karşın, kökenleri binlerce yıl eskiye dayanır. İslam öncesi Arap Müziği, kervan şarkılarından ( huda ) doğup, daha seçkin bir üslup olan dünyevi şarkılara ( nasp) dönüştü. O dönemde şarkıcıya eşlik eden çalgılar, ut, bir tür zurna, tambur ve davuldu.
İslam dininin yayılmasından sonra fethedilen ülkelerin bu müzikte etkisi görüldü. Şarkılar Suriye ve İran' da notalara döküldü. İbni Misyah ( ölümü 715 ) sekiz ezgi kalıbı ( asabi ) ve altı ritim kalıbı ( ikaat ) tanımladı; bunlar sonraki yıllarda sistemleştirildi. Dönemim halifeleri ( Emevi ve Abbasi 661-847 ) ve Kültür ve sanat merkezlerinde daha da sistemleştirildi. Gelmiş geçmiş en büyük müzik kuramcılarından olan Farabi ( 870-950 ) Kitab ül-Musik-ul Kebir ( Müzik Üstüne Büyük Kitap ) adlı yapıtı ile çağının çalgılarını ayrıntılarını tanımladı ve müzik kurallarını betimledi.
Ayrıca Arap müziğinin notaya geçirilmiş ilk örneklerini koyup 12 temel ezgi kalıbından oluşan yeni bir kuram geliştirdi. XIV. Yüzyılda Arap müziğinde 12 temel makam oldu. Böylece gelişimini çoktan tamamlamış oldu.
Günümüzdeki Arap müziğinin iki önemli özelliği vardır. Makam ve yinelenen ritim çevrimi bin yıldan beridir değişmemiştir. Klasik Arap müziği programları genellikle " "taksim" adı verilen , belirli makam içinde yer alan doğaçtan çalgı müziği ile başlar. Müzikteki makam ve ikaat, Arap dünya görüşünün müzikli yansımaları sayılabilir. Kalıpların evrenselliği, ruh ve durumu dalgalanmalarıyla günün ya da yılın dönemleriyle, gezegenlerle, vb. yakından ilgilidir. Çalgıların bile müzik ötesi tanımları vardır. Udun dört telinde, dört temel öğeden ve mevsimlerden esinlenilmiştir. En önemli çalgılar ut, ney, kanun ve teftir.
ARABESK MÜZİK ARAP MÜZİĞİ DEĞİLDİR

Evet bu kadar ayrıntılı olarak ele aldığımız Arap müziği ile ülkemizdeki Arabesk müziği ile bağlantı kurabilir miyiz. ? Kurulacak birkaç nokta vardır. Ne gibi derseniz.
• Kullanılan müzik aletleri
• Bir kaç ritim özellikleri ve taksim denilen olaylardır.
• Ruh durumunun müziğe yansıması

Evet arabesk müziğini Arap Müziği diyerek bir takım çevreler kendi yaptığı müzik için prim beklemektedirler. Ama büyük bir yanılgıya düşüyorlar.
Arabesk Müzik bir Türk müziğidir diyoruz. Gerçi karşı düşüncede olanlar bizim yazdıklarımız için sin bir müzik otoritesimisin diyecekler. Hayır ama hür düşüncenin ve araştırmanın sonucunda edindiğimiz bilgileri yansıtmak isteyen ve bu müziği seven kişileriz. Ülkemiz insanın ve hatta ülke dışında yaşayan soydaşlar ve yabancı insanların bir çoğu Arabesk müziği dinlemekte sevmektedir. Ülkemizin %90' ına yakını dinlemektedir. Bir kısım çevrece sürekli aşağılanmış; yok sanatsal değeri olmayan yok cahil insanların dinlediği müzikmiş yok bu müzik insanı karamsarlığa ve bunalıma itermiş vb.... bir çok örnek verebiliriz.

• Müzik bildiğiniz gibi evrenseldir. Herhangi bir enstrüman belli bir müziğe ve topluma mal edilemez. Bir toplumun bulduğu müzik aletlerini kullanan o topluluğun müziğini yapıyor denilemez. Ut, ney, kanun, tef gibi müzik aletleri Türk Sanat Müziği denilen bence bu söylemde yanlış. Diğer müzikler sanatsız müzikmiş gibi. Klasik Türk Müziğinde de kullanılmaktadır. Yurt dışında ise bir çok rock ve jazz sanatçıları da bu tür enstrümanlar kullanmaktadırlar. Unutmayın ki arabesk müziğinde bağlama ve keman daha ağırlıktadır.

• Kullanılan ritim ve taksimler. Bazı arabesk müziği sanatçıları beste sıkıntısı çektiğinde bazı Ortadoğu sanatçılarının şarkılarını kullanmışlardır. Neticede müzik evrenseldir diyorsak bazı ritimler kullanılabilir. Yani Mozart şu şekilde bir melodi kullanmış biz o melodiye benzer diye bu tür meledi kullanmayalım gibi bağnaz düşünce olamaz. Zaten o kadar benzer ritim ve taksimler yoktur. Zaten Türk Müziği aksak ritimden oluşur. Batı normlarına pek uymak. Müzisyen arkadaşlar bilirler. Türk müziğinde tam ölçülü notalar ile yapılan eserler Cumhuriyet sonrası batı müziği taklidî veya batı müziği normlarında şarkılarda bulunmaktadır. 2/2, 2/4/ 4/4 ölçülerinde yapılmış şarkılardır. Aksak ritim dediğimiz eserler ise 5/8, 7/8.. gibi ölçüler ile oluşmaktadır. Şarkılara daha hareket getirmektedir. Y

• Ruh durumunun müziğe yansıması ise tamamen çok farklıdır. Arabesk müziğinin yansımasında bazen mistik olaylar ve mevsimler vb. temalar işlenmiştir. Ruh durumun müziğe yansıması kadar sanatın bu dalında bu kadar doğal olan bir şey var mı. ? Vivaldi arıların uçuşundan etkilenmiş müziğine yansıtmıştır. Yoksa Vivaldi Arap müziği mi yapıyor. Gerçi kıyaslamalar biraz basit oldu ama bu sebeplerden dolayı Arap müziği benzetmesi yapanlara daha nasıl örnek verilebilirdi ki..


GELELİM ARABESK KÜLTÜR NEDİR ? DOĞUŞU VE GELİŞİMİ

Evet nedir bu arabesk müziği, neye yarar, neye zarar hepsini inceleyelim. Türk Halkı Kurtuluş Savaşı' nı yapmış ve muzaffer olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış yerine Cumhuriyet ile yönetilen gencecik Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Muaassır medeniyetlere ulaşmak için Önderimiz Atatürk ve silah arkadaşları tarafından bir dizi inkılâplar gerçekleştirilmiştir. Bu inkılâpların bazılarının gelişimi hızlı bazıların ise yavaş yavaş olmuştur. Türk Halkı sanayi ile haşır neşir olmaya başlamıştır. İlk zamanlar Devletin bizzat kendisinin yaptığı sanayileşme hareketleri daha sonra özel teşebbüslere de ön ayak olmuştur.( Tabi o dönemler de kısıtlı olarak )
Genç nüfus uzun süren savaşlar nedeni ile çok azalmıştır. O dönemler hatta nüfusun artması için kampanyalar düzenlenmiştir. Sanayi ve ticarette yapılan değişikler kısa zamanda kendisini göstermiştir. Özel teşebbüsler yavaşta olsa artmaya başlamıştır. Kentleşme kavramı ortaya çıkmıştır. Ülkenin bir çok yeri kasaba görünümündeydi. Ülkeye tarım ekonomisi hakimdi. Atatürk' ün ölümü ile yerine İsmet İnönü Cumhurbaşkanı olmuştur. Ferdiyetçi teşebbüsle bu devrede azalmıştır. Daha sonra 2'li partili yıllara geçince ister istemez siyasette yavaş yavaş popülist politikalarda başlamış, hatta acımasız rekabetler olmamış değildir. Daha sonra Demokrat Parti uzun süren CHP yönetiminden görevi almıştır. Bu devirde Özel teşebbüsler ile birlikte Kentleşme artmıştır. Gelir dağılımı ve hayatın gereçleri için gerekli ve ya gereksiz olanakları büyük şehirlere yağmıştır. Şehire gidip zengin olanların sayısı artmış, git gide küçülen tarım topraklarının payı ister istemez insanları göçe zorlamıştır. Çünkü miras kalan topraklardan elde edilen tarım geliri yaşamı idame ettirmeye yetmemeye başlamıştır.
Ülkenin doğusu zaten feodal bir yapıdadır. Buradaki tarım alanları ağaların elindedir. Doğu Karadeniz de ise zaten kısıtlı tarım alanları vardır. Bunlarda paylaşılınca gelirler daha da küçülmüştür. O devirde zaten herkes modern tarım yapacak araçları almakta zorlanıyordu. Sanayi kentlere yayılmıştır. Özellikle Marmara bölgesine. Artık taşı toprağı altın olan şehirlere göç zamanı gelmiştir. Bu arada göçlerin sebeplerine kan davaları, kız kaçırma vb. toplumsal olaylarda ekleyebiliriz. Diyeceksiniz ki bunları neden anlatıyorsunuz ?
Bunları anlatıyoruz; Arabesk Müziğinin hangi zeminlerde doğduğunu bilmeniz için . Artık dünün taşralısı, köylüsü artık şehirli olmuştur. İşte bütün meseleler burada başlamıştır. Göçen halkın çoğu şehirli olamamıştır. Şehirdeki yaşam ve kültürel yapıya adapte olma savaş haline gelmiştir. Öyle farklılıklar olmuştur ki yaşamın her yönüne yansımıştır. Göçen halkımız daha muhafazakar bir yapıya sahiptir. Şehirdeki gerek giyim kuşamdan yemek kültürüne kadar bir takım farklılıklar karşısında zorlanmalar olmuştur. Varlık ailelerden göçenler yeni yapılarda kısa sürede kent yaşamına ayak uydurmuşlardır. Varlıklı olmayan ve umut peşinde göçenler ise kentin sınırların gecekondu denilen yeni yerleşim bölgeleri oluşturmuşlardır.
90' lı yıllarda ise bu deyim kendini varoş olarak değiştirmiştir. Gecekonduda yaşam zordur. Belediye hizmetlerinden yeteri kadar faydalanamayan halkımızı daha da zor yaşam beklemektedir. Yuvaları bazen yıkılmıştır. Bazen politik çıkarlar uğruna tapular verilmiştir. Ama buradaki nüfus git gide artmaktadır. Kent nüfusunun yarısını geçmiştir. Uyanık politikacılar oy uğruna tapu ve vaatler vererek buralarda yaşayan halkı kent yaşantısını daha da talep edilen hale getirmişlerdir. Ama madalyonun yüzü böyle değildir. Sanayileşme nüfus ile ile aynı oranda artmamaktadır. İşsizlik maddi gücün yetersizliği buradaki halk da hayal kırıklığı yaşatmıştır. Kentleşme süresince düzensiz yapılaşma beraberinde kültürel yozlaşmayı da getirmiştir. Buna birde sağlıksız ve yetersiz eğitim politikaları ve hizmetleri de eklenince Büyük kente göçen halkı tamamen yıpratmıştır. Artık ekmek aslanın ağzında değil midesine kadar inmiş.
Bu arada ülkemizde bir çok siyasi oyunlarda yaşanmaktadır. Ülkemiz insanları siyasi oyunlar ile birbirlerine kırdırılmışlardır. Anlayacağınız acılar üzüntüler en çok bu halkımızı etkilemiştir. 70' li yılları bu şekilde atlatmaya çalışırken 80' li yıllarda özel teşebbüsler için çok iyi olan serbest piyasa ekonomisine geçilmiştir. Artık Türkiye yeni zenginlere merhaba diyecektir. Kısa yoldan para kazanma hırsı popüler olmuştu. Zengin olmak için her şeyin mübah olduğu eski ideallerin bittiği bir dönem başlamıştır. 80 öncesinin gerek ekonomik gerekse kültürel olarak ezilen halkın artık para ile gücü eline alma zamanıdır. Öyle bir hale gelmiştir paranın yansıra kalabalık aile ortamı kiralık adamlar ile gayri meşru olayların meşrulaşmaya yoğun bir şekilde başladığı zamandır. Arabesk müziğin en atakta en revaçta olduğu yıllardır. Artık arabesk müzik kendi içinde versiyonlar çıkarmıştır. Bazıları Arabesk, fantezi, taverna vb.
Gelelim 90' lı yıllara büyük kentlere göçen halkın bazıları artık köşeyi dönmüşlerdir. Bazıları ise Ferdi Babanın dediği gibi" Köyüne Geri Dönmüşlerdir" . Türkiye tarihinin en büyük yozlaşmasını yaşamaya başlamıştır. Bunun yanı sıra yine Türkiye' de yozlaşmanın yanısıra büyük başarılarda yaşanmaya başlamıştır. Gelişim ve değişimin çok yoğun yaşandığı yıllardır. Popülizm doruğa çıkmıştır. Kim sanatçı kim sanatçı değil tartışmasının yoğun başladığı yıllardır. Müzikte Türkiye patlama yaşamıştır. Her gün çikletten çıkar gibi şarkıcılar çıkmaya başlamıştır. Artık gecekondular gelişmiş birer yerleşim merkezlerine haline gelmiştir. Artık gecekondu değil varoş kavramı yerleşmiştir. Arabesk müzik ise varoş müziği olarak adlandırılmıştır. Tabi arabesk müzikte de yozlaşmalar başlamıştır.
Müzikten ziyade sanatçılardan kaynaklanan bir yozlaşmadır. Sanatından ziyade TV' lerde ki reklamlardan veya orada burada basılanlar yok onla yaşayanlar yok onla çıkanlar yok şu şunu yaptı kimin eli kimin cebinde gibi paparaziliğin getirdiği bir yozlaşma. Kalıcı eser bırakanların sayısı çok azalmıştır. Arabesk müziği gördüğünüz gibi incelerken arabesk kültürü de incelemiş olduk. İlk başta dediğim gibi Arabesk Müzik Arabesk Kültürden doğmuştur. 1950' li yıllardan günümüze kadar ülkemiz insanlarının bir çoğunun geçirdiği evrimden doğmuş ve gelişmiştir. Bu öylesine bir kültürdür ki sadece müziğe değil etki etmemiş bir yaşam tarzı haline gelmiştir.
Arabesk diziler, arabesk filimler, arabesk yaşantı, arabesk söylemler... Anlayacağınız toplumumuzun büyük bir kesitinin aynasıdır. Bazı Entelektüel olduğunu söyleyen insanlar arabesk kültürü aşağılarken hiç toplumumuzu düşünmüyorlar mı acaba. Galiba onlar uzaydan geldi diyorum ben. Arabesk kültürün içinde hep hayatın acılı ve elim yönleri yok. Arabesk kültürün içinde hala devam eden bir dönem insanımızın yaşam mücadelesi ve bu mücadelenin ruhunu yansıtmaktadır.
GELELİM ARABESK MÜZİĞE...
Kısaca anlatmak istediğimiz arabesk kültürün doğuşu ve gelişimi arabesk müzik ile paralel, birbirinden ayrılamaz orantılarda olmuştur. 1950' li yılların sonlarında Nuri Sesigüzel ile başlayan ama Orhan Gencebay ile asıl anlamı kazanan arabesk müzik daha sonraki yıllarda Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Hüseyin Altın, Hakkı Bulut, Gökhan Güney ile doruğa ulaşmıştır.


Orhan Babanın arabesk müziğinin doğuşu ve gelişiminde en büyük otorite diyebiliriz. Yapılan bu müziğin tartışmaları onunla başlamıştır. Halkımız çok çabuk benimsemiştir. O dönemlerde türküler ve klasik Türk müziği revaçta idi. Taşralar Türk Halk müziği ile mutlu olurken kentlerde Türk Sanat müziği revaçta idi. Tabi batı özentisi ağırlıkta olan bir kesim ise batı müziğine yönelmiştir. Klasik batı müziği ile yoğrulmaya ve anlamaya çalışıyorlardır. Derken Batının rüzgarı Türkiye' yi de çarptı. Klasiklerden pop ve jazz denilen country ağırlıkta müzikler yapıldı.
Derken Batının rüzgarı Türkiye' yi de çarptı. Klasiklerden pop ve jazz denilen country ağırlıkta müzikler yapıldı. Fecri Ebcioğlu, Alpay, Erol Evgin ... ve bunların yanında pop gurupları .... Ama Anadolu halkına ilk zamanlar bu tür müzikler uzaktı. Büyükşehirlerde hatırlı semtlerde dinlenirdi.
Rock müziğidünyayı sarsarken Türkiye' de de etkisi görülmüştür. Ama pop ve jazz müzikte olduğu gibi bu müzikte Anadolu halkına uzaktı. Batı hayranlığı içinde yaşayan kişilerce bu müzik yayılmaya çalışılmıştır. Bazı sanatçılarımız ise Anadolu Rock müziği altında bu müziği azda olsa sevdirmişlerdir. Hatta Anadolu halkıda çok sevmiştir. Özellikle Barış Manço, Erkin Koray, Moğollar... Ama büyükşehirlere göçen halkımızın duygularını da tam olarak ifade etmekten uzak kalmışlardır.
Gecekondudan yaşayan halkın ezilmişliği, aşkları, feaodal yapının kurbanlarını ifade eden bir protest müzik doğmuştur. Arabesk müzik. Kısa zamanda gerek Anadoluda gerekse Büyükşehirlerde yaşayan düşük gelirli aileler tarafından sevilmiştir. Hayatın haksızlığına bazen kaderci bir tutum bazende çözüm getirecek konular ile yapılan şarkılar halkımızın duygularının rehberi olmuştur. Herşeyden önce Türkiye' de doğmuş ve Türkiye' nin aynası olmuştur. Yaşanan duygulardan beslenmiş taki günümüze kadar gelmiştir. Artık yaşam tarzı olmakla beraber müzik tarzı olarakta bazı otoritelerce ne kadar istenilmesede kendini kabul ettirmiştir.
Bireylere indirgediğimiz de kimi aşkını bulmuş kimisi ekonomik yetersizliği verdiği çile dolu hayatlarını bulmuşlardır. Halk müziği ile Sanat müziği arasında çok sesli protest tarzda bir Türk Müziğidir. Amerika' da doğan Rock müziği nasıl onlara göre protest müzik ise Arabesk müzik ise Türkiye' de gelişen çok sesli protest bir olmuştur. Eserlerdeki konular çoğu zaman değişik olsada çıkış kaynağı olarak bir benzerlik kurabiliriz.
Altmışlı yılların sonunda Orhan Gencebay, Nuri Sesigüzel ile başlayan arabesk müzik Ferdi Tayfur, Muslüm Gürses İbrahim Tatlıses ile tüm yurtta en çok dinlenen müzik olmuştur. Yetmiş yıllar Arabeskin yayılma yılları olarak değerlendirirsek, 80' li yılların başlarında ise Arabesk Müziğin en dorukta olduğu zamanlardır. Bir çok pop, rock ve sanat müziği sanatçıları piyasa koşullarına uymak için ya tam arabesk kaset yapmışlar yada üç beş arabesk şarkı albümlerine ilave etmişlerdir. 80' li yılların sonu ve 90' lı yılların başlarında Arabesk müziğe ilgi azalırken pop müziği patlama yapmıştır. Yine de arabesk Müziği kadar dinleyeci kitlesine ulaşamamıştır.
Daha önce değindiğimiz gibi 90' lı yılların sonlarında özel tv ve radyoların iyice çoğalması ile yasaklı arabesk müzik kendini geliştirebilen ve sesini daha çok alana ulaştırabilen müzik olmuştur. Bu arada eskisi gibi protest etkisi azalmıştır. Artık kendi arasında türdeşleri çıkmıştır. Soft arabesk ( taverna ve pop karışımı ). Şarkılardaki konular toplumsal mesajlardan ve bireyin başkaldırışlarından farklı konular almaya başlamıştır. Tabiri caiz ise Damar şarkılar azalmıştır. Evrimleşen ve gelişen arabesk müzik bu günümüze gelmiştir. Kasetleri en çok satan, konserleri en çok kalabalık olan ve halka en yakın olan müzik olarak Türkiye' nin Müzik Literatüerinde yarini sağlamlaştırmıştır. Öcü edebiyatı yapanlar, sık sık eleştirenler artık arabesk Müziği kabullenmişlerdir.


ARABESK PASAPORT

Adı : Arabesk
Soyadı : Türk Müziği
Lakapları : Gecekondu ve Varoş müziği, Dolmuş müziği, Acılı müzik, İsyankar Müzik, Bunalım Müzik, Damar
Doğum Tarihi : 1960' lı yılların başı
Anne Adı : Türkiye
Baba Adı : Türk Halkı
Tabiyeti : Türkiye
Kurucuları :Orhan Gencebay, Nuri Sesigüzel
BABALAR : Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Muslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Hüseyin Altın, Cengiz Kurtoğlu,

UNUTULMAYANLAR : Nuri Sesigüzel, Esengül, Biricik, Gökhan Güney, Selami Şahin, Hakkı Bulut, Çoşkun Sabah, Arif Susam, Kahtalı, Cavit Karabey...

KRALİÇELER : Bergen, Kibariye, Tüdanya, Ebru Gündeş, Mine Koşan, Neşe ve Gülden Karaböcek, Güllü, Ebru Yaşar, Bülent Ersoy, Ceylan...
GELECEĞİN BABALAR : İbrahim Erkal, Mahsun Kırmızıgül, Hakan Taşıyan, Alişan, Emrah Güçlü - Derviş Soydemir,Ömer Danış, Ümit Yaşar, Azer Bülbül, ...
ARABESK TERMİNOLOJİSİ

Baba : En çok sevilen, Delikanlı ve ağırbaşlı, yardımsever, reklamı sevmeyen arabesk sanatçısı
Damar : En acılı sözlerin ve müziğin bulunduğu arabesk şarkı. Dinledikçe kişiyi kendinden geçiren şarkılar.
Kader ve çile : Önüne geçilmesinin çok zor olduğu, kabullenmenin ise olmadığı mücadele kaynağı
Fantezi : Soft arabesk. Gerek konuları gerekse meledoleri daha yumuşak arabesk şarkılar.
Zalimler : Kader, Ağa, Parasızlık, Zengin kız babası, kızını vermeyen baba, Töre, Aldatanlar, mahpusluk
Mapushane : Çilenin olgunlaştığı, saçları ağartılan yer, kader oyunu
Akşamlar : Hasretlik,
Geceler : Hasretlik, İsyan, Yalnızlık, Kirlenme
Sabah : Hiç Olmaz
Ölüm : Sevgili uğruna, İsyanın sonu, çözümsüzlük
Aşk : En yoğun yaşanan duygular, Kavuşamama, hasretlik, Acı kaynağı
İsyan : Haksızlığa, Aldatılmışlığa, Zalimlere
Jilet : Olmaması gerekir.
Efkar : Onsuz akşamlar olmaz

0 yorum:

Yorumlarınız için teşekkürler...